Önceki kuşaklar gibi, bizim çocukluğumuz da -özellikle dinlencelerde- ya dallarda ya da altında geçti ağaçların. Kollarına atılıveren bir salıncakta hışırdayan yapraklara değmenin, göklere yükseldiğini hissetmenin, gölgesinde dinlenmenin tadı damağımızdadır hâlâ. Saklambaçlarda, ebemiz bir ağaç gövdesine dönüp kapatırken gözlerini, bizler de çoktan başka gövdelerin arkasına gizlenmiş olurduk. Gölgesinde oynanırdı: körebeler, birdirbirler, misketler, yıkıklar, köşe kapmacalar ve içimizi ısıtan ev ...