Hükümdar, ilahi bir yetkiyle hükmeden kişi olmaktan çıkınca, hangi yetkiyle hükmettiği sorgulanmaya
başlanmıştı. Bu sorgulamaların odağında Devletin kendisi de vardı. Gerçekte ne olduğu ve Devlet adına
hükmettiklerini söyleyenlerin hükmetme meşruiyetlerini nereden aldıkları sorulmaya başlayınca, böyle bir
meşruiyetin olmadığını söyleyen birilerinin çıkması kaçınılmaz hale geldi. Zira Devlet'e, korunması şartıyla
meşruiyet kazandıran Mülkiyet artık hırsızlık olarak görülüyor ve İnsanlar kendi özgürlüklerinin bir kısmından
devlet lehine fedakarlıkta bulunarak, devlet çatısı altında daha büyük bir özgürlüğe sahip olurlar düsturu da
reddediliyordu. Proudhon'un yaptığı tam olarak buydu. Ona göre Devlet bir köleleştirme aygıtıydı, mülkiyeti eline
geçirmiş olan hırsızlar adına ve onlarla birlikte, vergi veren, askere giden, kanunnamelere, yasalara uyması
istenen, her an ölüme hazır olması beklenen insanları köleleştiren bir kurumdu. Bu anlamda devredilen
özgürlükler karşılığında alınan şey de daha büyük bir özgürlük değil daha ağır bir boyunduruk oluyordu.
Devamı
Format |
:Kitap |
Barkod |
:9786052023679 |
Yayın Tarihi |
:2020-10-07 |
Yayın Dili |
:Türkçe |
Baskı Sayısı |
:1.Baskı |
Sayfa Sayısı |
:338 |
Kapak |
:Karton |
Kağıt |
:Kitap kağıdı |
Boyut |
:135 X 210 |