Özgür Orhangazi bana göre “genç kuşak” iktisatçılarındandır; ama yirmi yıldan bu yana Türkiye ekonomisi üzerinde eleştirel çalışmalar yayımlamaktadır.
Orhangazi, bu çalışmaların sentezini ve fazlasını bir kitaba dönüştürmüş: Türkiye Ekonomisinin Yapısı: Sorunlar, Kırılganlıklar ve Kriz Dinamikleri (Ankara, 2020, İmge).
Türkiye ekonomisinin son kırk yılına odaklanan bir kitap… Bu kırk yıl neoliberal dönemdir ve (kitabın başlığında da ima edildiği gibi) Türkiye ekonomisine bir dizi sorun, kırılganlık ve kriz getirmiştir.
Bu kırk yıllık dönüşüm, Türkiye’ye özgü değildir. Kapitalist dünya sisteminin hem “Merkezi”, hem de Türkiye gibi “Çevresi” içinde yer alan ülkeler için, bir önceki birikim biçiminden bir “kopuş”tur. Bu nedenle öncesi ile bağlantılar kurulmadan kavranması güçtür.
***
Özgür Orhangazi bu bağlantıları hem dünya ekonomisi, hem de Türkiye için kitabın ilk iki bölümünde kuruyor: Bölüm 1, “Keynesçi Düzenlemeden Neoliberalizme”; Bölüm 2, “Türkiye Ekonomisinin Dönüm Noktaları”.
Bölüm 1’in ilk üç kesimi, bazı iktisatçıların kapitalizmin altın çağı olarak nitelendirdiği bir dönemin üç boyutunu kuşbakışı gözden geçiriyor: Batı’da düzenlemeci devlet, Çevre’de kalkınmacı sanayileşme ve 1970’lerin krizleri…Bu “hızlı” tarihçe, kitabın sonraki bölümleri için hareket noktası oluşturuyor.
Kapitalist dünya ekonomisinin bu dönemine ilişkin kapsamlı bir kaynak arayanlar için Oktar Türel’in mükemmel yapıtını önereceğim: Küresel Tarihçe, 1945-79(İstanbul 2017, Yordam).
Bölüm 1’in sonraki kesimleri, Batı ekonomilerinin neoliberalizme geçişi ile başlıyor ve 2008 finansal krizi ile son buluyor. Finansal krize karşı uygulanan parasal genişleme politikaların çevre ekonomilerine yansıması, Türkiye’yi de etkileyecektir. Orhangazi bu yansımaları, kitabın sonraki bölümlerinde ayrıntılı olarak inceleyecektir.
Neoliberalizm öncesi Türkiye ekonomisinin tarihçesi, Bölüm 2’nin ilk üç kesiminde yer alıyor. Bu bölümün son kesimi, “neoliberalizme geçiş” başlığını taşıyor. Bu kesim, Türkiye’de neoliberal dönemin ilk aşamasını oluşturan dokuz yılı (1980-1988’i) sadece dört sayfada kapsamaktadır. Bu dönemin bütünlüğü içinde daha kapsamlı ve derinliğine incelenmesi beklenebilirdi.
Kitabının yeni baskılarında, Özgür Orhangazi’nin bu doğrultuda bir iç-düzenleme yapacağını umarım.
***
Türkiye Ekonomisinin Yapısı, böylece, neoliberal dönemin 1989 sonrasına odaklanmış oluyor. 1989, Türkiye’de sermaye hareketlerini serbestleştirildiği ve bu bakımdan önem taşıyan bir tarihtir. Daha da ilginci, neoliberalizmin bu aşamasını Latin Amerika dışında ilk benimseyen çevre ekonomilerinin başında Türkiye yer aldı.
Türkiye ekonomisi açısından 1989’un bir başka önemi de vardır: Sendikaların “bahar eylemleri” aynı tarihte patlak verecek; 12 Eylül-Özal döneminin ücret kayıpları dört yıl içinde telafi edilecektir. Orhangazi de, sermaye hareketlerinin serbestleşmesi ile bölüşüm gerilimleri arasındaki bağlantıya işaret ediyor.
Koalisyon hükümetleri tarafından yönetilen 1990-1997 döneminde Türkiye burjuvazisi önceki on yılın bölüşüm kazanımlarını koruyamamıştır. Kitapta bu dönemin “kayıp yıllar” başlığı altında incelenmesi yanıltıcı olabilir. Zira, Türkiye ekonomisi için (kişi başına GSYH’nın düştüğü) beş kayıp yıl 1998-2002’dir ve ekonomi yönetiminin uzunca bir süre IMF’ye devredilmesi ile başlayacaktır.
Türkiye Ekonomisinin Yapısı, sonraki yıllara damgasını vuracak olan bu kritik adımı, 2001 krizi ile birlikte Bölüm 3’te inceliyor.
Bu “kritik adım”, sonraki yıllara ne türden damgalar vurdu? Orhangazi ilk vurgulamayı “Dış Sermaye Girişlerine Bağımlı Borç Ekonomisi” başlığı altında Bölüm 4’te yapıyor.
Bu bölüm, 2000 sonrasında Türkiye ekonomisini, emperyalist sistemle bütünleştiren dinamikleri çözümlemekte ve dışsal göstergelerin seyrini aktarmaktadır. Bölüm, “sermaye girişlerine bağımlı büyüme modelinin ana hatları”nı betimleyen çok yararlı bir ana çerçeve (model) sunarak (s.132) son buluyor.
***
Büyüme sürecinin “sermaye girişlerine bağımlılaşması” sonraları ne gibi yapısal sonuçlar getirdi? Bu soru, kitabın sonraki üç bölümünde ele alınıyor.
“İnşaat Odaklı Büyüme”, Bölüm 5’in başlığıdır. Kapsamlı istatistikler, ekonomik ve politik etkenlerle birleştiriliyor. AKP’nin beslediği, dayandığı kapkaççı burjuvaziyi yükselten kurumsal düzenlemeler açıklanıyor. Dış kredilerle beslenen, ancak döviz getirisi olmayan bir sektörün ekonomiye taşıdığı kırılganlık vurgulanıyor.
Sanayi ve tarım sektörleri Bölüm 6’nın konusudur. Neoliberal “enflasyon hedeflemesi” ve yapısal reformların bu iki sektöre etkileri ağırdır: Bir yandan “erken sanayisizleşme”; bir yandan da giderek güçsüzleşen tarım…
Bu dönüşümlerin istihdama ve bölüşüm göstergelerine yansıması Bölüm 7’de inceleniyor. Türkiye toplumu giderek proleterleşmektedir: Köylülüğün mülksüzleşmesi ve kadınların işgücü piyasasına artan katılımı sonunda…
Ücretli işgücünün dörtnala arttığı bir ekonomide ücretlerin GSYH’daki payının yükselmesi beklenir; ne var ki sömürü oranını ücretler ile emek verimi arasındaki makas belirler. Makasın emek lehine açıldığı tek dönem, “bahar eylemleri” etkisi altında 1989-1993’tür. Sonraki yıllar, sömürü oranı artış eğilimi göstermiştir.
***
Özgür Orhangazi iki önemli bölümle kitabına son veriyor.
Bölüm 8, bugünkü krizi, evveliyatı ile birlikte değerlendiriyor. Uluslararası finansal krizi izleyen parasal genişleme son bulduktan sonra, AKP iktidarı sıkıntıya sürüklendi; yakınmalara başladı. Sonunda 2018 krizi patlak verdi. Ayrıntılı verilerle izlenen bu öykü, AKP’nin kriz yönetimi ile bütünleştiriliyor.
“Genel Bir Değerlendirme” (Bölüm 9), kapitalist dünya sisteminin son finansallaşma aşamasını çözümleyen farklı yaklaşımlara göz atarak başlıyor. Türkiye’nin bu sistemle bütünleşme biçimi, ülke ekonomisini finans kapitalin çevrimlerine teslim etmiştir. Yükselen çevrimler büyüme ivmesini beslemiş; dışsal kırılganlıkları artırmıştır. Çevrimin iniş/yavaşlama aşamaları ise 2008 ve 2019 krizlerini tetiklemiştir.
“Türkiye ekonomisi nereye gitmeli?” sorusu, öncelikle neoliberal doğmalardan özgürleşmeyi gerektirmektedir. Orhangazi, önceki çalışmaları ile bu özgürleşme çabasına katılmıştı. Türkiye Ekonomisinin Yapısı ile meslektaşlarını bu doğrultuda yeni katılımlara davet etmektedir.
Bu yapıt, Türkiye ekonomisinin yakın geçmişi, sorunları, geleceği üzerinde düşünen; öğrenmek, tartışmak isteyen herkes için önemli, değerli bir kaynak olacaktır.
Ellerine sağlık sevgili Özgür.
Korkut Boratav (Kaynak: https://haber.sol.org.tr/yazarlar/korkut-boratav/bir-kitap-turkiye-ekonomisinin-yapisi-281430)