Filmleri, dönemlere göre değişen, ama özünde aynı kalan sosyo-ekonomik kalıplardan çıkardığımızda ne görür ve işitiriz? Bu kalıpların tarihsel sınırlarını belirleyen "yeni"ye dair bitmek bilmeyen enflasyonda perdeden uzaklaştırılan, sinemanın tekil mevcudiyeti değil midir? Eğer bu mevcudiyeti yok sayacaksak, söz gelimi bir roman okumak ile bir film izlemek arasında nasıl bir fark kalır? Deleuze’ü sinema çalışmaları için kıymetli kılan tam da bu farkı düşünebilme hâlidir. Deleuze’le birlikte hem ...