İklimler değişiyor, şehirler, oteller, insan yüzleri değişiyor İsanın ense köküne saplanmış o ağrı geçmiyor. Arada bir azan, dindiğinde bile dipte, derinde hep sinsice işleyen, inatçı bir ağrı bu. Baharın saçlarını sevgiyle okşarken de orada (sevebilir mi ki İsa?), Serapın üstünde çaresizce debelenirken de (öldürebilir mi ki İsa?). Evet, bir şekilde varız, varlığız, sınırlanmış arzularımız var: Sonunda hep gevşeyen, pörsüyen, silinip giden yarı-arzular...Sıkıldın mı? Tamam, kestik. İşte bu ...