Doğan günle sakinleşen çimlerdeki sükuneti, tek başına büyüyen ağaçtaki cesareti, acı çeken taşlardaki metaneti öğret bana!
Şu leke hangi yazdan hatıra, hangi denizden, hangi güneşten kalma; ya şu derin çizgi hangi acı-nın izi, her yaşa kaç leke, her özleme kaç beyaz, her acıya kaç çizgi düşüyor diye onca yaşan-mışlığın arasında mırıldana mırıldana dolaşıyor, her izi alıp tek tek belleğine işliyorsun. Hiç si-linmemek üzere. Anlat bana!
Dünyanın halinden bihaber, bir gamsız iyi dilek sö ...